Skip to main content

Kategori: Film Analizi

Sinema ve Edebiyat ilişkisi

Sinema ve Edebiyat ilişkisi Sinema ve Edebiyat ilişkisi üzerine gitmeden önce sanatın, biçim-içerik ilişkisinin birlikteliğiyle var olduğunu söylemekte fayda vardır. Biçimsel öğelerle içeriksel öğelerin yoğrulması sanat yapıtının oluşmasını sağlar. İki farklı sanat dalı, edebiyat ve sinemanın birlikteliği benzer bazı içeriksel ve biçimsel özellikler taşır. Anlatım dillerinin bazı ortak özellikleri aracılığıyla etkileşim içerisindedir. Her iki sanat dalında da türler bulunmakta ve farklı yaklaşımlarla da olsa bir öykü anlatmaktadırlar. Diğer sanat dallarının bir bireşimi olan sinemanın, Yedinci Sanat özelliği edebiyattan, tiyatrodan, resimden, fotoğraftan, mimariden ödünç aldığı öğelerle gerçekleşir. Bu yazıda iki sanat dalının etkileşimi, kendilerine özgü anlatım dilleri ve türleri bağlamında ele alınmış, konunun kapsamlı olmasından dolayı her iki sanat dalından örnekler vermek yerine yöntem olarak kavramların incelenmesi seçilmiştir.

okumaya devam et

Sinemada Korku ve Gerilim

Sinemada korku ve gerilim konusuna girmeden önce insanın dış dünyanın tehlikelerine karşı hissettiği korku güdüsünün, ilk çağlardan günümüze, insan hayatının her aşamasında olduğu gibi sanatta da kendini gösterdiğini söyleyebiliriz. Korkunun verdiği gizemli haz ve bilinmeyeni keşfedilme arzusu, korku duygusunun insanoğlunun duygularını yansıtma yolu olarak seçtiği sanatta bir tür olarak kendini göstermiştir. Örneğin ilk dönem mağara resimlerinde bile, o dönem insanının yaşadığı korkuların betimlemesini görmek mümkündür. Çeşitli canavarlar, vahşi hayvanlar korku veren görüntüleriyle resmedilmişlerdir.

okumaya devam et

Tek Mekan Filmleri

Tek mekan filmleri dediğimizde sinemayı çekici kılan unsurlardan birinin hiç kuşkusuz olayların geçtiği mekânlar olduğunu söyleyebiliriz. Hatta bazen filmlerin, öyküleri, karakterleri unutulsa dahi mekânları hatırlanır. Kimi zaman gerçek dünyadan kaçışa olanak veren büyülü bir dünya sunar sinema, kimi zaman da aklımızı hayatı sorgulatan sorularla doldurur. Filmlerin görkemli dekorlarıyla hayal alemlerine gidebilir, sokakların gerçeğe yakın görüntüleri ile acı gerçeklerle yüzleşebiliriz.

okumaya devam et

Yılmaz Güney Sineması

Yılmaz Güney sineması dediğimizde yapıtları, yönetmenlik yaptığı dönemde üretkenliği doruk noktasına ulaşan (1967-74) Türk film endüstrisinin muazzam verimi ile (yılda 300 filme yaklaşan) beslenmiştir. Yılmaz Güney kendi hayatı ile filmleri ve film yapmak ile politik faaliyet arasında kesin ayrım yapmıştır. Ancak hayatı o kadar dramatiktir ki, yapıtlarının analizine girişmeden önce, yaşamını en azından kısaca gözden geçirmek gerekiyor. Kürt kökenli olan Yılmaz Güney, Adana civarında çalışan mevsimlik bir işçinin yedi ‘Çocuğundan biri olarak dünyaya geldi.

okumaya devam et

Sanat Filmleri

Sanat Filmleri dediğimizde 1960’ların başında Avrupa Sineması’nın geleceği parlak görünüyordu. İzleyişi sayısının azalışına rağmen yeni gerçeklikleri konu alan sinema türleri doğuyordu. Fransız Yeni Dalga akımı, maliyetleri karşılamak için geniş bir izleyici kitlesine gereksinim duymayan küçük bütçeli filmlerin yapılışına öncülük ederken, ortak yapımlar da giderek daha geniş bir uluslararası pazara ulaşıyordu.

okumaya devam et

Filmlerde Metafor Nedir?

Filmlerde metafor nedir diye sorduğumuzda metaforun; bir sözcüğün gerçek anlamından sıyrılarak başka bir sözcüğün yerine kullanılması olduğunu söyleyebiliriz. Bu da bütünüyle insanoğluna özgü olan bir şeydir. Yani herhangi bir şeye anlam vererek onu ifade etmek bütünüyle kişiye bağlıdır. İfade etmek, dile getirmek; insanın çevresindeki nesneleri, olayları, insanları vb. şeyleri nasıl algıladığı ve bunlarla neye göndermede bulunduğuyla çok yakından ilgilidir.

okumaya devam et

Fatih Akın Sineması

Fatih Akın sineması dediğimizde yönetmeni eldeki mevcut kategorilerle bir insan ve bir yönetmen olarak sınıflandırmak çok zor bir iş. Çünkü en başta yönetmen kendini bu tip sınıflandırmaların dışında tutuyor. Filmlerini ve anlattığı hikayeleri anlamak için Akın’ın hayatı hakkında da bilgi sahibi olmak gerekmektedir. Diaspora sinemasının yönetmenlerinin de kendi hayatlarından bolca referans kullandıkları gerçeğinden hareketle, yönetmenin kendi ağzından kimliği, hayatı ve sinemasını oluşturan yapı taşlarına yer verilecektir. Genç yaşta Avrupa sineması için yeni ve canlı bir soluk olarak kabul edilen yönetmen kimdir aslında?

okumaya devam et

Yavuz Turgul Sineması

Yavuz Turgul sineması, özellikle 80 sonrası Türk sinemasında ele aldığı karakterler, temalar ve yarattığı üslup açısından önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Yavuz Turgul, filmlerinde tekrarlanan belli temalar ve anlatı yapısı açısından birbirini tamamlayan, geçişkenlikler barındıran eserler ortaya koymuş ve bazı eleştirmenler tarafından da bir “auteur” olarak nitelendirilmiştir.

okumaya devam et

Türk Sinemasında 12 Eylül

Türk sinemasında 12 Eylül konusunun iki açıdan önemi vardır. Birincisi, depolitizasyon sürecine sokulan Türkiye’de toplumsal zihniyetin değişimi sinemayı da etkilemiş; Türk sinema tarihinde de “80 Sonrası” olarak adlandırılan bir süreç başlamıştır. İkincisi, ’80’lerin ikinci yarısından itibaren ardarda, ’80’ öncesi terörü ve 12 Eylül darbesi ile gelen baskı yıllarını anlatan filmler çekilmiştir. Türkiye’nin bir siyasi dönemi, ilk kez böylesine yoğun biçimde sinemaya yansımıştır.

okumaya devam et

Zeki Demirkubuz Sineması

Zeki Demirkubuz sineması başlangıç noktası olarak ünlü yönetmen sinemaya, 1986 yılında, Zeki Ökten’in “Ses” filminde asistanlık yaparak başladı. İlk filmi “C-Blok”u 1994 yılında çekti. C Blok, kopuk kopuk gibi gözüken ancak kendi için sıkı bir tutarlılığa sahip bir hikaye anlatıyordu. Film evlenerek sınıf atlayan Tülay’ın (Serap Aksoy) apartman blokları arasına sıkışmış iç dünyasını, ve genç Halet’le (Fikret Kuşkan) olan ilişkisini anlatıyordu.

okumaya devam et

Tarkovski ve Felsefe

Tarkovski ve felsefe konusuna girişte sinemanın, hem sanatlar arası hem de disiplinler arası bir alanda konumlandığını söylemek gerekir. İçinde müziği, resimsel güzelliği, devinimi vb barındıran ama bunların hepsinden farklı bir sanat dalı olan sinema; aynı zamanda toplumbilimin, psikolojinin, eğitimin, felsefenin ve ideolojinin de ilgisini çekmiş, daha doğrusu sinema bu alanlarla bir biçimde harmanlanmıştır. Bu bağlamda Tarkovski’nin sanatının ve düşüncelerinin felsefi yönüne dikkat çekeceğiz.

okumaya devam et